Biraz mürekkep yalamış, geldiği çevreden kopmuş veya kopmak için gayret gösteren bir kesim, ülkemizin içine düştüğü bu durumun, her türlü olumsuzluğun tek sorumlusu halkmış gibi dert yanarlar.
Sadece dert yansalar ne gam; hakaret de ederler, halkın bir kesimini “koyun “la özdeşleştirirler. Oysa halkı aydınlatmada en büyük sorumluluğun, bu halkın içinden yetiştirdiği, okuttuğu evlatlarında, aydınlarında yani kendilerinde olduğunu düşünmezler. “cahil", “yobaz" deyip kestirip atarlar.
Anadolu insanı bağnaz değildir. İyi yönlendirilirse yüzü aydınlığa dönüktür. Dinin yerini de, bilimin yerini de bilir.
Gönen Köy Enstitüsü kurulacağı zaman bina bulamazlar. Halk toplanır, “Madem ki okul gerek, bina da yok, camiyi kullansınlar. Biz bir süre evlerimizde ibadet ederiz" der.
Mustafa Kemal Atatürk, tüm yaptıklarını; İstiklal Savaşı'nı da Cumhuriyet Devrimlerini de bu halka dayanarak yaptı. “Samsun'a çıkış” oydu. Bir kez olsun halkı aşağılayan bir söz ve davranış içinde olmadı. Halkına “Büyük Türk Milleti" diye seslendi. Varlığıyla, geçmişiyle “öğün”mesini istedi.
Bizde de bütün dünyada da “halk" dediğimiz geniş yığınlar fazla okumaz, dünyada olup bitenleri pek bilmez; günlük yaşam derdindedir. Fakat çağ açıp, çağ kapayan bütün büyük devrimlerin arkasındaki güç; bu “halk" dediğimiz yığınlar vardır. Büyük Fransız Devrimi'nin, Rus Devrimi'nin, Amerikan Devrimi'nin, Türk Devriminin...
Belki okumamıştır, meselelerin “künküne” vakıf değildir, ama ülkesine muhabbetle bağlıdır. Ülkesinin dertleriyle dertlenmeyen, “bu ülkede yaşanmaz" diyen, kapağı yurt dışına atmayı, olmadı bir sahil kasabasına çekilmeyi düşünen “aydın" bozuntuları gibi değildir..
Yaşanılası bir Türkiye'yi “Lanet olsun bu ülkeye, bu ülkede yaşanmaz" diyenlerle değil, çok zor koşullarda ayakta kalmaya çalışan ama bir kez olsun ülkesine “lanet" okumayı aklından geçirmeyen insanlarla kuracağız... YÜZÜMÜZÜ ONLARA ÇEVİRELİM!..
Cemal VEREP
29 Kasım, Trabzon