Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkan Yardımcısı Lütfullah Önder, asgari ücret ve BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş hakkında açılan soruşturma üzerine değerlendirme yaptı.
Lütfullah Önder şunları söyledi;
“İktidarın milletimize verdiği bir söz vardı; ‘memuru, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz’ diyordu. Şimdi resmi rakamlara göre 12 aylık enflasyon ortalaması yüzde 62 ama asgari ücret 30 olarak arttı. Gayri resmi enflasyonu biz biliyoruz, resmi rakamlar da gerçeği yansıtmıyor. Bir sene önceki marketteki ürünlerin fiyatlarıyla bugünü karşılaştırdığınızda ya da kira giderleri, gıda, giyinme, eğitim masrafları gibi masrafları dikkate aldığınız zaman yüzde 100’ün üstünde bir enflasyonla karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz. O kadar ciddi bir enflasyonla karşı karşıyayız ki artık dövizde de Türkiye pahalı bir ülke haline geldi. Türkiye’de daha önce 10 - 20 Euro olan bir şey bugün 40 Euro oldu, döviz bazında da fiyatlar arttı.
“Açıklanan asgari ücret milleti açlığa mahkum etmek demektir”
Dolayısıyla açıklanan asgari ücret milleti açlığa, yoksulluğa mahkum etmek demektir. 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı bugün 67 bin lira. 4 kişilik ailenin dördü de çalışacak ki yoksulluk sınırının üzerinde bir hayat standardını yakalasın. Bu artık ekonominin yönetilemez hale geldiğinin çok net bir göstergesi. İktidar böyle de muhalefet farklı mı, muhalefet bir umut verebiliyor mu? Maalesef muhalefet de özellikte ekonomi politikaları konusunda, gerçi her konuda böyle ama iktidarın kopyası gibi. Buna bir tek farklı bakan Bağımsız Türkiye Partisi. Bağımsız Türkiye Partisi asgari ücreti işverenin üzerine yüklemiyor ve bu şekilde alım gücünde gerçek bir artış sağlıyor.
“Yılbaşını bulmadan asgari ücrete yapılan artış kaybolacak”
Şu an bir taraftan ne konuşuluyor; asgari ücrette yaklaşık 5 bin liralık bir artış oldu. Yılbaşını bulmadan bu 5 bin lira kaybolacak. Çünkü hemen her şeye zam gelecek ve bu zamlarla birlikte yapılan o azıcık artış da kaybolacak. Bunun kaybolmamasının yolu asgari ücretin en az bir o kadarını daha bütün gelişmiş dünya ülkelerinde olduğu gibi devlet tarafından farklı farklı yollarla desteklenmesi. İşte bizim Vatandaşlık Maaşı tezimiz asgari ücretin bir bölümünün devlet tarafından karşılanması, yine çocuk parası, bu başlık içerisinde değerlendirilmesi gereken bir konu, ev hanımı maaşı keza öyle. Bunları merhum Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş seçim meydanlarında anlatırken insanlar bunu hamasi bir söylem, popülist bir vaat gibi görüyorlardı. Halbuki bu, insanına insanca yaşayabilecekleri bir hayat standardını sunabilme imkanıdır. Siz bunu sunduğunuz zaman aynı zamanda bunlar tüketecek insanlardır, tüketimi de canlandırmış oluyorsunuz. Dolayısıyla buna farklı bakan bir tek Bağımsız Türkiye Partisi’dir. Bunun dışında keşke başka partiler de bizim gibi baksa asgari ücretlinin, dar gelirinin sesi çok daha yüksek çıkar. İnsanlar en azından bir alternatifimiz var diye düşünse ama maalesef Türkiye özellikle ekonomi konusunda iktidarıyla muhalefetiyle bir kısır döngünün içerisinde.
“O tek başına muhalefet”
Sayın Hüseyin Baş BTP Genel Başkanı olduğu günden bugüne çok ciddi bir performans ortaya koyuyor ve herkes tarafından da ciddi takdir görüyor. O’na ‘Tek başına muhalefet’ diyorlar ki öyle... Olayı bam telinden yakalıyor, eleştirisi çok sağlam temeller üzerine oturuyor, çözüm getiriyor. Yılların siyasetçileri, 30 – 40 yıl siyaset yapan 20 - 25 yıl milletvekilliği yapan, defalarca seçilmiş olan partilere, vekillere dönüp bakıyorsunuz ama onlardan maalesef milletimiz muhalefet göremiyor. İşte böyle bir ortamda Sayın Hüseyin Baş adeta tek başına bir ordu gibi ciddi bir mücadele veriyor millet adına. Kendisi hiç kimsenin dile getirmediği hususları dile getiriyor. Bu tabii ki belli kesimleri korkutuyor, belli kesimleri rahatsız ediyor. Çünkü toplumda bir uyanış olduğu zaman toplumla mücadele edemezsiniz.
“Toplumda ümit ışığı olan Hüseyin Baş’ı sindirmek istiyorlar”
Bunların en büyük gücü, medyayı avuçlarının içerisine aldılar, trollerle sosyal medyayı yönetiyorlar, organize ediyorlar. Karanlık adeta her tarafı sarmış gibi, bir ışık hüzmesi hiçbir yerde yok. İnsanımız çaresiz, ümitsiz bir şekilde bunlara mahkumuz, bunlara mecburuz duygusu içerisinde siyasetçileri izliyor ve oy veriyor. İşte bu karanlık ortam içerisinde aslında küçücük bir ışık hüzmesi bile bir kibrit çöpünün ateşi bile o zifiri karanlığı yırtıp parçalar. İşte korku bu… Yani bir ümit ışığının toplumda görülmesi ki Sayın Hüseyin Baş gençliğiyle, ferasetiyle, duruşuyla toplumda ümit ışığı olan bir siyasetçi. Bu nedenle kendisini sindirmek istiyorlar, önüne geçmek istiyorlar, muhalefetini sınırlamak istiyorlar.
“Bizim değil Cumhurbaşkanına kimseye hakaret etmemiz söz konusu değil”
Sayın Genel Başkanımız demir leblebiye benzer hani küçük zannedersiniz, kolay yutarım zannedersiniz ama çok ciddi hazımsızlık yapar. Biz geçmişte de benzer hikayeleri çok gördük. Çünkü bizim hukuksuz hiçbir işimiz olmaz. Bizim değil Cumhurbaşkanına hakaret, başka kimseye de hakaret etmemiz söz konusu değil. Sayın Genel Başkanımızın kimseye hakaret etmesi söz konusu değil ama siyasi eleştirimizi de, milletin hakkını aramayı da sonuna kadar sürdüreceğiz, devam ettireceğiz. Bu bizim yürüyüşümüze engel olmaz, Genel Başkanımızın hızını kesmez. Genel Başkanımızı ve bizleri de hukuk dışına da itmez”