Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında, Cumhuriyetimizin ana unsuru olan Türk milliyetçiliği düşüncesine sahip gazetecilere yönelik yeni bir baskı politikası geçtiğimiz günlerde ifşa olmuştur.
1944’te tabutluklarda, 1980’de Mamak’ta zincirlenmek istenen Türk milliyetçiliği; 2023’te siyasi iktidarın yol açtığı sığınmacı dalgasına karşı Türk milletini bilinçlendirmek isteyen genç gazeteciler üzerinden hedef alınmıştır.
Oysa bu topraklarda gazetecilik, milletin derdini dert edinmek ve bunların çözümü için cesaretle doğruları yazıp konuşabilmektir.
Gözaltına alınan ve tutuklanan genç gazeteciler de işte bu sorumluluğun bir parçasıdır.
Ancak kulak verilecekleri yerde gözaltına alınmış ve tutuklanmış, bunlar yetmemiş gibi genel sağlık hakları görmezden gelinmiştir. Bu kasıtlı ve art niyetli tutum sonucunda, söylemekten utanç duyulması gereken; “Gönderilerinde milliyetçi paylaşımda bulundukları tespit edilmiştir” ifadesi dava dosyasına girmiştir.
Dosyada delil diye yer alan; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” pankartının fotoğrafı ise sanki bir suç unsuru gibi sunulmuştur.
Buradan kamuoyuna şunu memnuniyetle duyuruyoruz:
Türk milliyetçisi olmak, Türk milletinin geleceği için paylaşımlarda bulunmak; “Şehitler ölmez, vatan bölünmez!” pankartını taşımak asla bir suç olmadığı gibi Türk milletinin her bir ferdinin görev ve sorumluluğundadır.