Bölgesel

SARIYER’DE AKŞAM MİTİNGİ

ÇIK MİLLETTEN, BU İFTİRAYI ATTIĞIN İNSANLARDAN ÖZÜR DİLE

İBB Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, günün son halkla buluşmasını, akşam saatlerinde Sarıyer’de gerçekleştirdi. İmamoğlu’nun aracının Ayazağa’ya girişi sırasında küçük bir grubun attığı provokatif sloganlara, vatandaşlar, ellerindeki Türk bayraklarını sallayarak karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın miting meydanlarında kalabalıklara izlettirdiği iftira içerikli montaj videolara tepki göstermeye devam eden İmamoğlu, “Kendisi yalan konuştuğunu itiraf ediyor. Çık milletten, bu iftirayı attığın insanlardan özür dile. Sevgili dostlarım, güzel insanlar; iftira atmak, yalan konuşmak büyük günahtır. Kul hakkı yemek büyük günahtır. Bunlarla siyaset yapılmaz” dedi. Koltuğun millet ait olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “O koltuğun süresi bittiğinde, ceketini alıp, Ayazağa gelip, şu kahvede, şu esnafta oturup çayını, kahveni içebiliyorsan; sen iyi insansın. Ama koltuğun bittiği gün, milletin huzuruna yine 50, 100, 200 korumayla geliyorsan; sen git uzayda yaşa. Bu memlekette sana yer yok” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, günün son halkla buluşmasını, akşam saatlerinde Sarıyer Ayazağa Mahallesi’nde gerçekleştirdi. İmamoğlu’nun aracının Ayazağa’ya girişi sırasında küçük bir grubun attığı provokatif sloganlara vatandaşlar, ellerindeki Türk bayraklarını sallayarak karşılık verdi. Ayazağa Meydanı’nı hınca hınç dolduran coşkulu kalabalık, İmamoğlu’na ve Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e sevgi gösterilerinde bulundu. Bir ağacın altına konumlandırılan küçük bir platformdan halka seslenen İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

“BUNLARIN TOPLUMA VERDİKLERİ ZARARI, HİÇBİR DÖNEM HİÇ KİMSE VERMEDİ”

“Bu aile ortamını görmek, güzel ablalarımızı görmek, siyaset değil, bakın şu hasbihali yapabilmek, dünyanın en büyük zenginliği. Toplumun her kesimine böyle bir samimiyetle eğer gidebiliyorsam, hayat boyu bu bana yeter. İnsanları seversiniz, sevmezsiniz; ama saygı göstermek başka bir şeydir. Toplumun birbirine olan saygısını büyütmek, önümüzdeki en önemli meseledir. Ben bu duygularla buradayım. Şükrü Genç Başkanım, çok doğru ve güzel tarifliyor. ‘Yıllar sonra Sarıyer Büyükşehir Belediyesi'yle tanıştı’ diyor. Bu aslında kötü tarif, ama ne yazık ki buna mecbur kalıyoruz. Bugünün iktidarı, ‘Bu parti benden değilse, buranın belediye başkanı benden değilse’ diye, oraya uğramıyor. Bu kadar partizan, bu kadar ayrıştırıcı bir dil, tavır… Cumhuriyetimiz 100’ncü yaşında. Bunların bu topluma verdikleri zararı, hiçbir dönem hiç kimse vermedi. Ne yazık ki o kadar büyük zararla karşı karşıyayız ki, biz artık toplumun barışını, huzurunu teminat altına almaya uğraşıyoruz. Bunlar iyice şaşırdılar. Onun için tarihi bir gün 28 Mayıs. Belki de tarih, bu tarihi yazacak. Cumhuriyet tarihinin en önemli günü belki de.”

“HÜKÜMETİ YÖNETENLERİN, BİRAZ VİCDANI VARSA, UTANMASI LAZIM”

“Ülkenin ekonomisi, freni boşalmış bir kamyon gibi. Çocuklarımız, bu ülkede artık hayallerini kurmak istemiyor. Gençler, hep yurt dışını konuşuyorlar. Paramız pul olmuş cebimizde. Vatandaş markete, pazara gidiyor, fiyatlara bakmaya korkuyor. Ben pazar yerlerini geziyorum. Pazarlarda insanlar bana torbalarını gösteriyorlar. Eskiden torbalar dolar taşar, taşıyamazdık. Bu, büyük bir krizdir. Bu şehrin evlerinin kirasını, bu şehirde yaşayanlar ödeyemez durumdadır. Biz, bu sene çocuklara eğer bu öğrenci yurtlarını açmasaydık… Anadolu'dan buraya yerleştiğimiz kızlarımız, oğullarımızın söylediğini söyleyeyim: ‘Bu yurt çıkmasaydı, siz bana burs vermeseydiniz, beni ailem üniversite okumaya yollamayacaktı.’ Bakın burada çok deneyimli dostlarımız var. Konuştuğumuz yıllar 40 sene, 50 sene, 30 sene öncesi değil. Bunları konuşmak utanç verici 21. yüzyılda, Cumhuriyetin 100’ncü yılında. Anadolu'daki bir gencimize, bir kızımıza, bir oğlumuza, ‘Oğlum, sen İstanbul'a gideceksin ama ben senin kiranı ödeyemem, cebine de harçlık koyamam. Onun için seni üniversiteye yollayamıyorum’ diyorsa, bu büyük krizdir. Bundan, bu hükümeti yönetenlerin, biraz vicdanı varsa, utanması lazım.”

“BU İKTİDARIN DEVAM ETMESİ HALİNDE OLABİLECEKLERİ DÜŞÜNEMİYORUM”

“Göz boyamak kolay. Bugünün Türkiye'sinde öyle bir para krizi var ki, öyle bir Finans krizi var ki; Allah muhafaza. Bunlar iktidarda kalsınlar… Şu anda Merkez Bankası'nın kasası 42 yılın en dip noktasında. İhtilal zamanlarından, 1980’lerden bu yana gördüğü en dip noktada. Diyebilirsiniz ki, ‘Dövizle benimle alakam var.’ Öyle demeyin. Arabanın benzininden giydiğiniz cekete, kullandığınız bütün 28 Mayıs tarihi çok önemli. Bu seçim, yalnızca Cumhurbaşkanlığı seçimi değil kıymetli hemşerilerim, Türkiye'nin geleceğine dair bir karar verme seçimi. Şunu biliyorum: Bu millet bu sorumluluğu taşıyacak ve doğru kararlar alacak vicdana ve muhakeme yeteneğine sahiptir. Ben, vatandaşımıza güveniyorum. Bu memleketin, milletin ferasetine güveniyorum. Onun için, bu iktidarın devam etmesi halinde olabilecekleri düşünemiyorum bile. Bakın bunlar, milletin kaynaklarını bir avuç ayrıcalıklı, torpilli insanların zenginliği için harcamaya, göz göre göre devam ederler. Bu ülkeyi iyice dışa bağımlı hale getirirler. Bozulmuş ekonomimiz iyice çöker ve buna itiraz ettikçe de vatandaşın sesini kesmek için ona baskıyı arttırırlar. İnsanları konuşturmazlar. Bu gençler, bir tweet attı diye, fikrini söyledi diye kapısına polis dayarlar. Böyle bir toplum haline getirirler. Özgürlüğünü kısıtlarlar.”

“BU KARANLIK GELECEĞİ DEĞİŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDE”

“Bu karanlık geleceği değiştirmek de sizin elinizde. Burada vatandaşımın her yüzü var. Memleketimin her insanı var. Bu millet, birbirinin inancına saygılıdır. Bu millet, birbiriyle milli duygularını yarıştırmaz. Omuz omuza maça gider, milli maçı izler gibi milli duygularıyla coşar, evine döner. Bu milletin bayrağına olan, birbirine olan inancının asla yarışı olmayacağını bilir. Bunlar, ‘Bana oy vermeyenler ‘terörist’, oy verenler milli’ diyorlar. Ya bunların aklı gitmiş, beyni gitmiş. Öyle garip olaylar yaşandı ki güzel dostlarım. Geçenlerde gördünüz. Bir cami imamı, vatandaşlara vaiz ederken, bugünün iktidarını savunuyor. ‘Tabanca mermi dolu’ diyor. ‘O gece neler yapacaksın neler, bilin’ diyor. Bunu diyen o müptezel imama… Yuhalanacak adam zaten. Efendim, açığa alınmış bilmem ne. Bugün iktidar yarın onunla fotoğraf çektirir ha; onu söyleyeyim size.”

“SİZ CAMİNİN İÇİNDE MİTİNG YAPARSANIZ, ORADAKİ İMAMLAR DA SİZE TABİ OLUR”

“Bunları konuşacağız. Niye konuşacağız biliyor musunuz? O vaiz koltuğu, bizim sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed'in koltuğu. Sen, o koltukta konuşurken dinimizin güzelliklerini anlatacaksın. İnancımızın güzelliklerini anlatacaksın. ‘Komşusu açken tok yatan benden değildir’ diyeceksin? Sen, o koltukta kalkıp cemaatin huzurunda başkalarına ‘terörist’ deme cihetinde bulunamazsın. İmam değil o. O müptezel. Kötü olan ne? Bu kötü değil. İşimizi bir imamla hallederiz. Sorun yok. Burada İmamoğlu var. Onu çözer. Endişeniz olmasın. Ama mesele ne biliyor musunuz? Orada bir vatandaş çıkıyor, ona tepkisini gösteriyor. İmam, o camide vatandaşı ayağa kaldırıyor. Diğer vatandaşlar, o tepkiyi gösteren vatandaşa saldırıyor.  O daha kötü. Yani cemaatin aldanması daha kötü. Mesele orada. Bu meseleyi çözmemiz lazım. Bu samimiyetsizliği çözmemiz lazım. Bu niye böyle olur biliyor musunuz? Siz caminin içinde miting yaparsanız, oradaki imamlar da size tabi olur. Cami, bu milletin ibadethanesi. Cami senindir. Cami, insanların eşitlendiği bir yerdir. Kulun, Yaradan’la baş başa kaldığı yerdir. Yaradan’la kul arasına, orada kimse giremez. Ve oradaki din görevlileri, insanlarına güzel ahlakı anlatır. Yaradan'ın ayetlerinden örnekler verir. Burası siyaset yeri değildir. Siyasetin camide, kışlada, okulda işi olmaz.”

“BU MİLLETİ NİYE BİRBİRİNE DÜŞÜRÜYORSUNUZ?”

“Bu millet, çok büyük badireler atlattı. Çok büyük sıkıntılar çekti. Bu kafayı destekleyenler, bu hakka sahip olanlar, güzel insanlarımızı sıkıntıya sokar. Ya bu milleti niye birbirine düşürüyorsunuz? Cumhurbaşkanı nedir biliyor musunuz benim ruhumda? Devletin başındaki insan. Bu topraklarda 1000 yıllık gelenek var. Daha geriye gidersek, daha fazlasını buluruz.  Devletin başındaki Cumhurbaşkanı, bir ana gibidir, bir baba gibidir. Anne-baba evladını ayırt eder mi? Evladına bakarken, ‘Sen şusun, sen busun’ der mi? Yahu ‘terörist’ diyor, ‘vatan haini’ diyor, şunu diyor, bunu diyor. Ondan sonra da, ‘Ama montaj ama şu ama bu’ diyerek yalan da konuşuyorlar. Kendisi yalan konuştuğunu itiraf ediyor. Çık milletten özür dile. Bu iftirayı attığın insanlardan özür dile. Sevgili dostlarım, güzel insanlar; iftira atmak, yalan konuşmak büyük günahtır. Kul hakkı yemek büyük günahtır. Bunlarla siyaset yapılmaz.”

“KOLTUK, MİLLETE AİT”

“Ben size bir şey söyleyeyim mi? Oy kazanacağım diye, şurada bir vatandaşımın kalbini kırsam, ben o gece uyuyamam. Kalp kıranlar evinde başını yastığa nasıl koyuyor, ben anlamıyorum. Ama farkınız ne olacak biliyor musunuz? Bunların koltuğu bittiği gün, milletin içine çıksın bakalım. Koltuk, millete ait. O koltuğun süresi bittiğinde, ceketini alıp, Ayazağa gelip, şu kahvede, şu esnafta oturup çayını, kahveni içebiliyorsan; sen iyi insansın. Ama koltuğun bittiği gün, milletin huzuruna yine 50, 100, 200 korumayla geliyorsan; sen git uzayda yaşa. Bu memlekette sana yer yok. Bu memleketin insanı, samimiyeti sever. Onun için bunlar yoruldu, bunlar bitti. 30 yıl önceki, 25 yıl önceki diline bakın, şimdi başka bir dil o koltuğu korumak için.”

“BU ÜLKEDE PKK'NIN SALDIRDIĞI TEK LİDER KILIÇDAROĞLU”

“Memleketi berbat etmelerine rağmen tek dayanakları kaldı. Millete bir şey anlattıkları yok. Sadece muhalefetin aktörlerine fitne, fesat, iftira, yalan… O bakımdan sevgili dostlarım, sorumluluğumuz büyük. 28 Mayıs'ta önümüzdeki pusulada iki tane aday var. Mührü basacağınız kişi; erdemiyle, ahlakıyla, hak, hukuk, adalet mücadelesiyle, dürüstlüğüyle, kul hakkı yememesiyle… Bunlar, ‘terörist’ diyor ya. Bu ülkede PKK'nın saldırdığı tek lider. O saldırıda ben oradaydım, Artvin'deydim. Ben yanındaydım. Hak, hukuk, adalet mücadelesine kendine adamış erdemiyle… O pusulada iki isim var. Hepiniz Kemal Kılıçdaroğlu’na mührü basmaya hazır mısınız? Bakın yeni bir dönem geliyor, farklı bir dönem, güzel bir dönem. Milletin oyuna ihanet etmeyenlerin, ülkeyi saraylarda değil, halkın içinde, halkla birlikte yönetenlerin dönemi geliyor. Yalanları montajlayarak değil.”

“BU AKIL TUTULMASINI SONA ERDİRECEĞİZ”

“Bu akıl tutulmasını sona erdireceğiz. Ve iktidara millet girecek. Siz geleceksiniz ablacığım. Sevgili kardeşim, sen geleceksin sen. Güzel kızım, sen geleceksin. Giyimine, kuşamına, yaşamına bakmadan, benim her etnik kökenden, her inanıştan milletimiz iktidara gelecek. Uzlaşma, aydınlık iktidara gelecek. Mantık iktidara gelecek. Türkiye'yi üretimiyle, ekonomisiyle dünya lideri yapabilmek için demokrasisiyle, özgürlüğüyle örnek bir ülke haline getirebilmek için, hep beraber bu işi başaracağız. Ne kadar demokrasi, o kadar zenginlik. Bir kişinin aklı, bir ülkeyi batırır. Ama bu milletin ortak aklı, ülkeyi çıkarır yukarıya, ayağa kaldırır. Bir kişinin aklı, bu ülkeyi rezil, kepaze eder. Ama bu milletin aklı, bu ülkeyi itibarlı, hak ettiği yere taşır. Onun için sandığa gideceğiz, oyumuzu vereceğiz. Hep beraber elimizden geleni yapacağız. Başka bir tur yok. Bakın ilk maç bitti. Oradan bir averaj maveraj yok. Maç 0-0 başlıyor.”

“BENİ TANISA, KALBİNE BİR SANİYEDE GİRECEĞİM”

“Burada konuştuk. Ağzımızdan kötü bir söz çıktı mı? Birine kötü bir şey söyledik mi? Kötü söz, sahibine aittir. En kötü sözüm ne biliyor musun? ‘Allah onu ıslah etsin. Allah onun gazabından bu milleti korusun.’ Birisi siyaseten bana hasımlık yapıyor yanımdan geçerken; içim nasıl biliyor musunuz? Nasıl üzülüyorum biliyor musunuz? Bazen bana diyor ki eşim, ‘Sen bu işi niye yapıyorsun bu kadar üzülüyorsan.’ E üzülüyorum ne yapayım? Bana niye kızıyor? Ben onun hakkında kötü konuşmuyorum, kötü bir şey kötü bir şey söylemiyorum. Niye kızıyor biliyor musunuz? İnandığı insan beni kötülediği için kızıyor. Halbuki beni tanımıyor ki. Beni tanısa, kalbine bir saniyede gireceğim. Buna inanıyorum. Çünkü, iyi insanlarız biz. Bu memleketin her insanı için iyi şeyler düşünüyoruz. Ne yapacağız? Kötülüğü çöpe atacağız. İyilik kazanacak. Dürüstlük kazanacak, ahlak kazanacak, erdem kazanacak, çalışkanlık kazanacak. Var mıyız?”

“BENİ GENEL BAŞKAN’A ŞİKAYET EDENİN 6 TANE ÇOK YAKIN AKRABASI İBB’DE ÇALIŞIYOR”

“Biz iktidara geliyoruz. Kimseyle ilgili kötülük yapmayacağız. Bakın geçenlerde Genel Başkanımız bir televizyon programına katıldı, Babala TV diye. Orada biri çıktı dedi ki benim için, ‘Beni işten attı’ dedi. ‘Sözünüzde durmadınız’ dedi. Yayınladık ama söyleyeyim. Bu vatandaş, bir taşeronda çalışıyor, direkt bizde çalışmıyor. Ama bizimle 2,5 sene çalışmış zaten. 2021’in sonunda taşeronun sözleşmesi bitmiş, onun da iş aklı feshedilmiş. Daha ileri bir şey söyleyeyim mi? Daha bugün Genel Başkan’a verdim notu. 6 tane çok yakın akrabası da -isim vermeyeceğim, yakınlığını vermeyeceğim- bizle çalışıyor. Sülalece bizdeler. Bizden önceki dönemin çalışanları. Ama ona rağmen, hiçbirinin saçının kılına dokunmadık. Çalıştığı için, çalışkan olduğu için içinde terfi eden bile var. Bu kadar iyiyiz bak. Ama o, televizyona çıkıp, benimle ilgili, ben Genel Başkan’a şikayet edip, Genel Başkan’a da fütursuzca, ahlaksızca, ‘Namus sözü verdin’ deyip, onu aşağılamaya çalışan akıl, işte o kötü akıl.”

“BENİMLE İLGİLİ SEÇİMDE AĞZA ALINMAYACAK ŞEYLER YAZMASINA RAĞMEN DOKUNMAMIŞIZ”

“Bakın bir şey daha söyleyeyim mi? Benimle ilgili seçimde o kadar ağza alınmayacak, dalga geçecek şeyler yazdı ki, 2019’da. Ona rağmen dokunmamışız. Ona rağmen 2,5 sene çalışmış. Bizde ne var biliyor musunuz? Bizde Hazreti Ömer'in adaleti var. Bizde Hazreti Ali'nin ahlakı var. Biz, bu toprakların inançlarından geliyoruz. Bizde Hazreti Mevlana'nın hoşgörüsü var. Bizde Hacı Bektaş-ı Veli'nin hoşgörüsü var. Biz, bu toprakların insanıyız. İnsan ayırt etmeyiz be kardeşim. Onun için bu kötülüklere son verelim. Bu memleketin memuru, amiri, bürokratı bizden endişe etmesin. Biz, onların haklarını daha iyi koruyacağız. Bak 20 senedir konuşamıyorlar. Biz yönetime geldiğimizde, fikrini söyleyecek, aklını masaya koyacak. Bunlar, onları neredeyse konuşamaz hale getirdiler. Bu memleketin şu anki otoriter yönetimi, hepsini üç maymuna dönüştürdük. Ne görüyorlar ne konuşuyorlar ne duyuyorlar. Biz, onları bütün duyularını açacağız. Aklıyla bilgisiyle, fikriyle, devletin bir parçası olacaklar.”

“BU MİLLETİN KALBİNE GİRENİ, ANCAK MİLLET YOLLAR”

“Onun için biz, çok erdemli bir döneme hazırlıyoruz. Bu dönemi anlatın diye anlatıyorum bunları. Bir kişiyi ikna edin. Başka hiçbir şey istemiyoruz. Allah, bizi mahcup etmesin size, milletimize. Allah bunlara iktidar nasip etsin, bunların ilk işleri ne olacak biliyor musun. İlk işleri İstanbul'u talan etmek olacak. Zaten diyorlar, ‘Efendim Ekrem İmamoğlu'nun defterini düreceklermiş.’ Bu milletin kalbine gireni, ancak millet yollar. Onun için İstanbul'a da Türkiye'ye de Ayazağa'ya da Sarıyer'e de sahip çıkacağız. Hazır mıyız? Çalışacağız. ‘Ya zaten bir gün kaldı…’ oOsun. 24 saat, 30 saat çalışacak mıyız? Hazır mıyız? Sandıkta görev alacağız. Sandığa sahip çıkacağız. Tamam mı? Bu bayraklarımızla, canım bayraklarımızla, 28 Mayıs’ı Demokrasi Bayramı'na dönüştüreceğiz. Hazır mıyız? Allah sizi korusun, bu demokrasi bayramına dönsün, Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olsun, Çankaya’ya Atatürk'ün evine hep beraber yürüyelim. Kalın sağlıcakla. Her şey çok güzel olsun.”