CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, Türkiye sağlık sisteminde yaşanan vahim skandallara ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Suiçmez, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda, Bakırköy’deki yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde usulsüzlükler yapıldığını ve bu suçların, kamu kaynaklarının suistimal edilmesiyle bağlantılı bir suç örgütü tarafından işlendiğini vurguladı. "Yeni Doğan Çetesi" olarak adlandırılan bu örgütün, savunmasız bebeklerin ölümlerine neden olduğu belirtilen iddianame, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
494 sayfalık iddianamede yer alan korkunç detayları paylaşan Suiçmez, bebeklerin yaşamlarının ticari çıkarlar uğruna hiçe sayıldığını ifade etti. "Bu facia, AKP iktidarının yıllardır sağlık sistemimizi ticarileştiren politikalarının doğrudan bir sonucudur," diyen Suiçmez, hastanelerin ticarethane, hastaların ise müşteri olarak görülmesine sebep olan anlayışın, sağlık sektöründe büyük bir denetimsizliğe yol açtığını söyledi.
"Halkın Sağlığı Tehdit Altında”
Suiçmez, özellikle özel hastanelerin denetimlerinin zayıf bırakılmasının, AKP iktidarına yakın hastanelerin ise neredeyse hiç denetlenmemesinin halk sağlığını ciddi tehlikelerle karşı karşıya bıraktığını dile getirdi. İddianamede yer alan suçlamalara göre, yenidoğan yoğun bakım ünitelerindeki bebeklerin kasıtlı olarak kötü koşullarda tutulduğu, yeterli tedavi görmedikleri ve hatta sadece maddi kazanç sağlamak amacıyla enfeksiyon riski altında bırakıldıkları ifade ediliyor.
Suiçmez, bu suç örgütünün SGK’den haksız kazanç elde etmek amacıyla hastaların durumunu olduğundan daha ağır gösterdiğini ve böylece kamu kaynaklarını sömürdüğünü belirtti. "İnsan hayatı, adeta bir ticari meta haline getirilmiştir" diyen milletvekili, bebeklerin tedavi edilmesi gereken en uygun hastaneler yerine maddi çıkar sağlanacak hastanelere sevk edilmelerinin bu vahşetin en net göstergesi olduğunu kaydetti.
"Yozlaşmış Sağlık Politikalarının Sonucu”
Sağlık sisteminde yaşanan bu skandalın, AKP’nin yıllardır sürdürdüğü yozlaşmış sağlık politikalarının bir sonucu olduğunu belirten Suiçmez, kamu kurumlarının zarara uğratıldığını ve halkın vergileriyle finanse edilen sosyal güvenlik sisteminin çökertilme aşamasına geldiğini ifade etti. Ayrıca, bu çürümüş yapının yalnızca sağlık sistemini değil, hukuk sistemini de tehdit ettiğini belirten Suiçmez, savcılara yönelik baskı ve tehditlerle adaletin işleyişinin engellenmeye çalışıldığına dair iddiaların, hukuk devleti ilkesinin AKP iktidarı döneminde ne kadar tehlikeye atıldığını gözler önüne serdiğini söyledi.
Suiçmez, savcıya yönelik tehditlerin, adaletin durdurulmasını amaçlayan bir girişim olduğunu belirterek, devletin bu tür tehditlere karşı tavizsiz bir duruş sergilemesi gerektiğini vurguladı. Bu olayın, AKP'nin denetimsizlik ve keyfi yönetim anlayışının tehlikeli bir boyuta ulaştığının en net göstergesi olduğunu ifade etti.
"Sağlık Sistemimiz Ticarileştirilmekten Kurtarılmalı"
Açıklamasında, AKP iktidarının kamu sağlığını hiçe sayan ve insan hayatını bir kazanç aracı haline getiren sağlık politikalarından bir an önce vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Suiçmez, bu olayın sadece birkaç kişinin suçu olmadığını, sistematik bir çürümenin ve denetimsizliğin bir yansıması olduğunu belirtti. Sağlık sisteminin kamusal fayda odaklı bir anlayışla yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade eden Suiçmez, insan hayatını merkeze alan politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
Suiçmez, "Sağlık hizmetleri ticari bir meta değil, her yurttaşın temel bir hakkıdır," diyerek, yaşanan bu skandalın sağlık sisteminin özelleştirilmesine karşı verdikleri mücadelenin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi. Skandalların tekrar yaşanmaması için sağlık politikalarının derhal gözden geçirilmesi ve gerekli adımların atılması gerektiğini belirten Suiçmez, olayın aydınlatılması ve sorumluların yargı önüne çıkarılması için sürecin takipçisi olacaklarını duyurdu.