Genel

“İktidar Ve Muhalefet Uzlaşarak Seçim Güvenliğine Yönelik Anayasa Çıkarmalı’’

Bu bölümde programın daimi yorumcularından araştırmacı yazar Bekir Ağırdır ve gazeteci Özlem Akarsu Çelik’e gazeteci Kemal Can eşlik etti. Altılı Masa’nın geçtiğimiz hafta yaşadığı kriz, HDP’nin seçim sürecine etkisi, seçim güvenliği ve bürokrasideki algı değişimine yönelik yorumların paylaşıldığı programdan satır başları şu şekilde:

“Altılı Masa eşeği kaybetti, seçmeni de ona eşeği buldurdu”

Millet İttifakı cephesinde yaşanan krizi, “Altılı masa eşeği kaybetti, seçmeni de ona eşeği buldurdu” şeklinde yorumlayan gazeteci Kemal Can sözlerine şöyle devam etti: “Belki de seçmen farkında olmadığı bir iradeyi kendisi de fark etti. Bunların kolay uzlaşamaz kalabalık taraftarları olduğu ve bunları buluşturmanın zor olduğu iddia ediliyordu. Ama kriz bize öyle olmadığını gösterdi. Toplumdaki, bu iktidarın değişmesi üzerine oluşmuş genel muhalefetin yapıştırıcı gücü, bütün bu iddiaları birden bire etkisiz kıldı. Bu bence çok pozitif bir sonuç.”

“Seçmenin partilerin yönetiminden çok daha önce kucaklaşmış olduğunu gördük”

Krizin ardından Ankara’daki havayı aktaran gazeteci Özlem Akarsu Çelik, “Seçmen, partilerin yönetiminden çok daha iyi bir noktada. Çok daha önce kucaklaşmış. Pek çok bariyeri aşmış. Sırtındaki küfeleri atmış ve biz bunu Saadet Partisi Genel Merkezi önünde gördük. Binlerce kişi orada toplanmış ve ‘bir arada kazanacağız’, ‘birlikte kazanacağız’ sloganları atıyordu. Bu bence önemliydi” dedi.

“HDP masaya gelmezse, anayasayı nasıl yapacaksınız?”

Akşener’in HDP’ye yönelik söylemlerini yorumlayan Kemal Can, “Demirtaş’ın mektubundaki, ‘Benim oyumu istiyorsanız, benimle konuşmalısınız’ sözü çok isabetli ama şöyle bir tarafı da var. Oyunu istemiyor olsanız da görüşmeniz gereken bir aktörden bahsediyoruz. Mesela, ‘Bizim olduğumuz masaya gelemez ve bizim olduğumuz masaya teklifleri de getirilemez’ dediğinizde, anayasayı nasıl yapacaksınız? Böyle bir siyasi zemin olabilir mi?” ifadelerini kullandı.

“Seçimden sonra yasa yapmak için bile her gün HDP ile uzlaşacaksınız”

Bekir Ağırdır, Millet İttifakı’nın seçim sürecinde HDP ile ilgili nasıl bir yol izleyeceğine yönelik, “Yeniyi inşa edeceksek bu ülkede, o yeninin aktörlerinden biri de Kürtlerdir. Tıpkı muhafazakârlar gibi, tıpkı milliyetçiler gibi, tıpkı sekülerler gibi, tıpkı solcular gibi, tıpkı sağcılar gibi. Birinin eksik olduğu halin neler ürettiğini hepimiz yaşadık. Bugün seçim senaryoları üzerinden, bugünkü olası oy dağılımından baktığımız zaman, Altılı Masa’nın anayasayı yapabilmek için gereken 360 milletvekiline ulaşma ihtimali zaten yok, 330 falan da yok; 290’da da kalabilir. Bırak anayasa yapmayı, yasa yapmak için bile her gün HDP ile uzlaşacaksınız. Kürtler bunu bildikleri için serinkanlı bekliyorlar bize karşı nasıl bir tavır alınacak diye” yorumunu yaptı.

“Seçim güvenliğini YSK’ya bırakırsak bu tartışma konusu olur”

Bekir Ağırdır, Cumhurbaşkanı’nın bugün seçim için düğmeye basmasının hemen ardından seçim güvenliğine yönelik adım atılması gerektiğini ve deprem bölgesinden çıktığı ifade edilen 2 milyon kişinin %4’lük bir oy oranına tekabül edeceğini belirtti. “İktidarın ve muhalefetin uzlaşarak bu seçimlere dair seçim güvenliği, sandık güvenliği ve seçmen listelerine yönelik bir ara düzenleyici yasa çıkarmaları gerekir” diyen Ağırdır şöyle devam etti: “YSK’nın inisiyatifine bırakılmış her alan bir, iktidara yarar; ikincisi ve asıl önemlisi muğlaklıklar seçimin meşruiyeti üzerine tartışmaları körükler. Son on beş yıldır seçimlerde hile mi yapılıyor gibi ciddi kuşkular var, haklı gerekçeleri olan. Bütün bunları kesmenin yolu düzenleyici bir yasa yapmaktır.”

“İktidar imar faaliyetlerini seçim ekonomisi enstrümanına çevirmiş durumda”

Önümüzdeki iki ayda çok sayıda gayrinizami hamle görebileceğimizi belirten Kemal Can şöyle konuştu: “Bunlardan bir tanesi depremin kendisinde yaşanıyor şu anda. Gelecekte iktidar olup olmaması tartışmalı bir aktör, tamamen kontrol ve denetim dışında milyarlarca dolarlık ihaleyi hızla kontrolsüz biçimde dağıtıyor. Ve bunu önemli bir koz olarak, bunu dağıtma yetkisini elinde tutmasını ve bundan oluşacak görüntüyü de bir siyasi sonuca bağlamaya çalışıyor. Orada makineler göstermesi, ‘bu işleri ben çözerim’ demesi işin algı ve siyasi iletişim tarafı. Ama bunun başka bir tarafı var. Daha sonra kendisinin devam ettirip ettirmeyeceğinden bağımsız olarak, 15 milyon nüfusun yaşadığı on şehirdeki milyarlarca dolarlık bütün yeniden imar faaliyetini ve bunu yönetme gücünü şu anda bir seçim ekonomisi enstrümanına çevirmiş durumda olağanüstü hal hamlesiyle.”

“Bürokraside de iktidarın değişebileceği düşüncesi var”

Seçim öncesinde bürokrasideki hareketliliği Özlem Akarsu Çelik şu sözlerle aktardı: “Sorgulayan bir bürokrasi var artık. Her an bir değişim gerçekleşebilir. ‘Altmış gün sonra ben kime hesap vereceğim?’ diye düşünülüyor. Muhalefetle de sürekli temas halindeler. Herkes başıma ne gelecek acaba, ben neyin altına imza attım diye sorgulamaya girmiş durumda. Düne kadar hiçbir telefonumuza çıkmayan bürokratlar, bugün telefonlara çıkıp özellikle ekonomi gazetecilerine, ‘Sizin yazdığınız doğru ama şuna şu yüzden evet dedik’ diye anlatıyorlar. Seçim ekonomisinin maliyet hesabını kendileri açısından yaptıklarını düşünüyorum.”